DERNEĞİMİZ
Allah temizi sever

Allah temizi sever


Allah’ın karşısına çıkmaya hazırlanırken manen ve cismen temiz olmalıyız. Ruhumuzdaki zarafeti asla kaybetmemeliyiz

İnsan, ruhuyla insandır, bedeniyle değil. Ruhundaki zarafeti ve insani özelliklerini kaybeden kişi vahşileşir, yabanileşir, canavarlaşır.
Dikkat edilirse ilmihal kitapları temizlik bölümüyle başlar. Biz buna taharet demişiz. Çünkü İslam'da birçok ibadete başlamak için önkoşul bedeni ve elbiseyi temizlemektir. Siz abdest almadan, elbisenizi temizlemeden namaz kılamazsınız. Kâbe'yi tavaf edemezsiniz. Bu dış dünyanın temizliği için önkoşuldur. İç âlemin temizliği için de önkoşul, niyettir. Yani sırf Allah rızası için ve sadece O'ndan rıza almak amacıyla içten yönelmektir. Niyetin yeri ise kalptir. Dil onun tercümanıdır. Kalpte ise takva aranır. Yani arınmak sadece O'nun sevgisini kazanmaktır.
Hz. Peygamber (sav) bunu şöyle formüle eder:
"Allah güzeldir, güzeli sever. Temizdir, temizi sever. İyidir, iyiyi sever. Durudur, duruluğu sever. Öyleyse evlerinizi temizleyiniz."
Mesajlar oldukça belirgindir. Üstünüzü temizleyin, ellerinizi, yüzünüzü, kollarınızı, ayaklarınızı, gözünüzü, ağzınızın içini temizleyin. Nasıl temizleyelim. Suyla yıkayarak yani, gusül ve abdest alarak. Bizim kitaplarımızda yazılan budur. Ama mesele sadece bu mudur? Sanmıyorum. Çünkü "Ellerinizi yıkayın" buyrulurken ellerinizle temiz rızık kazanın denmiş olmuyor mu? Eller, sermaye edinmede mecazi anlam taşır. Ellerimizle ticaret yapar, ellerimizle kazanırız. El emeği deriz ya. İşte günde beş vakit namaz için dirseklerine kadar kollarınızı ellerinizle beraber yıkayın derken bu anlama işaret edilir. Suyla yıkayın ama kirli eller ile başkasının hakkını gasp eden ellerle, başkasına zulmetmiş ellerle divana -huzura- durmayın demektedir aslında.
Yüzünüzü yıkayın derken de anlatılan budur. Allah'ın huzuruna varabilecek temiz bir yüzle divana durun. Ayaklarınızı yıkayın derken de anlam aynıdır aslında, harama gitmemiş, zulme koşturmamış, zalime dayanak olmamış bir sabit ayakla huzura varın.
Hz. Peygamber'in (sav) şu uygulamalarına bir de bu pencereden bakalım:
Saçını tarardı. Güzel koku sürünürdü. Her ibadet öncesi veya her uykudan kalktıktan sonra dişini temizlerdi. Temiz elbise giyerdi. Secde ettiği yerin temiz olmasına dikkat ederdi. Sürekli Cebrail'le (as) görüştüğünden veya insanlarla muhatap olduğundan dolayı çiğ soğan yemezdi.
Cuma günü yıkanmayı -guslü- emrederdi. Koltuk altını ve diğer bölgelerdeki kılları gidermeyi emrederdi. Tırnaklarını uzatmaz, kısa kestirirdi. Yerdeki kalıntıları, çöpleri kaldırmayı emreder, hatta ibadet olduğunu söylerdi.
İnsanların geçişini engelleyecek şekilde yol üzerinde oturmayı yasaklardı. Akarsuya abdest dökmeyi yasaklardı. Yolculuk esnasında gölgeliklerde, ağaç altlarında abdest dökmeyi yasaklardı.
Camide yer ayırtmayı yasaklardı. Kim erken gelirse en ön safta oturma hakkına sahipti. Camide insanların övülmesini veya yerilmesini -kişilik haklarına tecavüzü- yasaklardı. Camide ticaret yapmayı yasaklardı. Camiler çalıntı-buluntu yeri değil, Allah'ı anma yeridir, buyururdu.
En tabii bir fiziksel ihtiyaç olan hapşırmayı bile Allah'a hamdetmek ve karşılıklı dua için vesile bilirdi. Hapşırana "Elhamdulillah de" buyururdu. Bu sözcüğü duyana ise "Yerhamukellah (Allah sana merhamet etsin, seni bağışlasın) de" buyururdu.

BİR AYET
"Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah'ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür." (Bakara, 110)

BİR HADİS
Oruçlu bir kimse yalanı ve yalanla iş yapmayı terk etmezse, onun yemesini içmesini terk etmesine Allah'ın hiçbir ihtiyacı yoktur. (Buhari, Savm, 8)

  
770 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam15
Toplam Ziyaret202341
Üyelik Girişi
E.KONSOLOSLUK